fbpx

Reklam

Türkler ve Denizcilik

0

Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili olan bir ülkedir. Tarihlerinin büyük çoğunluğunda kara üzerinde neredeyse rakipsiz devletler kuran Türk toplulukları, Anadolu coğrafyasına gelmeleri ile birlikte de denizlerin önemini kavramış ve bu alanda gelişmek adına adımlar atmışlardır. Bilinen ilk Türk denizcisi Çaka Bey’dir. Onun donanmasını kurduğu 1081 tarihi de bugün Türk Deniz Kuvvetleri’nin brövesinde yer alan kuruluş tarihidir. Varoluşunun ilk günlerinden beri tarih şanlı zaferler ile dolu olan bir donanmadır Türk donanması. Öyle ki 1538 yılında kendisine karşı oluşturulmuş Haçlı Donanması’nı Preveze Deniz Savaşı’nda yok etmiş, kendisine rakip olabilecek bir donanma bırakmamış ve Akdeniz’in bir Türk gölü olduğunu akıllara kazımıştır. Elbette bu başarıların, yaşadıkları dönemlerin en büyük amirallerine borçlu olunduğu unutulmamalıdır: Kabri, bugün “Orada ne işimiz var?” diyenlere bir cevap niteliğinde, Libya’nın Trablus şehrinde bulunan Turgut Reis ya da bilinen ilk Dünya haritasını çizebilecek kadar yetkin bir denizci olan Piri Reis veya Nice kuşatması esnasında ateşlenen ve donanmasının kudretini gösterircesine bugün bile saplandığı yerde olan gülle ile Barbaros Hayrettin Paşa bu büyük amirallerden sadece birkaçıdır.

Elbette her yükselişin bir de inişi vardır. Türk Donanması, özellikle 19. yy. içerisinde büyük felaketlerle karşılaşmış neredeyse yok olmanın eşiğine gelmiştir. Sözgelimi 1826’da Navarin’de; 1853’te Sinop’ta yenilmiş ve yakılmıştır. Tabi, geri kalmışlığın ve yenilgilerin nedenlere çareler bulunsa da o dönem devletin içinde bulunduğu birçok sıkıntı dolayısıyla bunlar hayata geçirilememiştir. Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı’nın ardından, boyunduruk altına girmeyen Türk milletinin mücadeleleri ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti de denizlerde bir hayli geri kalmış durumdaydı.

Türkiye, 1960’lı yıllardan itibaren denizlerde belirli bir olgunluğa ulaşmış, bölgesini ve egemenlik haklarını koruyabilecek bir seviyeye gelmişti. Ancak donanmamızın caydırıcılığının ve gücünün tam olarak gösterilemeyişinin çok önemli bir nedeni vardı: Yerli gemi endüstrimizin olmayışı…
O döneme kadar Türkiye, donanmasını dış alımlar ile güçlendiren ve ihtiyaçlarını bu yolla gideren bir devletti. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında gelişen Amerika-Türkiye ilişkileri paralelinde, Amerika’nın envanter dışına çıkartıp hibe ettiği gemiler donanmamızın önemli bir kısmını oluşturuyordu. 1990’lı yıllara değin küçük çapta gemileri yerli kaynakları kullanarak yapmış olsak da büyük platform yapabilme yeteneğimiz hâlâ yoktu.

Yerli gemi sanayimiz için ilk büyük adım 1987 yılında Almanya ile ortak üretilen Yavuz Sınıfı Firkateynlerdir. Proje kapsamında üretilen 4 gemiden 2 adeti Almanya’daki tersanelerde 2 adeti ise Gölcük Tersanesi’nde üretilmiştir. Bu projeden yaklaşık 10 yıl sonra ise Barbaros Sınıfı Firkateynler, yine Almanya ile 2-2 şeklinde olacak şekilde ortak üretilmiştir. Bu ortak üretimler ile Türkiye, majör platform yapabilme konusunda büyük tecrübe sahibi olmuş, gemi yapabilme kabiliyetini bir hayli arttırmıştır.

1990’lı yılların ortalarından itibaren ise Türk Donanması, tamamen yerli bir korvet tasarlamak, geliştirmek ve inşa etmek için ülke içindeki kaynakları taramaya başladı. Proje kapsamında donanmanın gemi tasarım, üretim ve sistemler bakımından dışa bağımlılığının azaltılması amaçlanmıştır. Bu kapsamda uzun yıllar süren Ar-Ge faaliyetleri sonrasında yerli olarak üretilecek Ada Sınıfı Korvetler ortaya çıkmıştır. Serinin ilk gemisine 2005 yılında başlanmış, son gemi ise 2019 yılında Türk Donanması’na teslim edilmiştir. Bu denli büyük bir projenin altından başarı ile kalkan Türk Savunma Sanayisi ve Donanması, birçok projeye başlamak için gerekli kabiliyeti de elde etmiştir.
Bu proje ile kendilerine olan güvenlerini tazeleyen Savunma sanayi şirketlerimiz ve Donanmamız: Yakıt ikmali yapmadan 90 gün boyunca su altında kalabilecek olan ve savaş alanının en tehlikeli silahlarından biri olan denizaltıları ulusal kaynaklarla üretebilmek için MİLDEN Projesine başlamış, Türk Donanması’nın Bölgesel Güç Aktarım Kabiliyetini, Küresel Güç Aktarım Kabiliyeti seviyesine çıkaracak L-400 Anadolu gemisinin inşasına başlamıştır. Bu ve daha birçok majör platformun yalnızca yapılabilme düşüncesi dahi, savunma sanayisi belirli bir olgunluğa ve yeterliliğe ulaşmış devletlerin yapabileceği bir şeydir.

Peki neden? Neden halkın yaşam standartlarını yükseltmek için veya sosyal devlet kavramını geliştirmek için gayet yeterli olabilecek milyarlarca dolar bu tarz savunma projeleri için ayrılıyor?

Elbette herkesin aklına bu tarz sorular gelebilir. Ancak Türkiye’nin etrafındaki tehditler incelendiğinde pek de mantıklı sorular olmadıkları anlaşılır.

Yanı başınızdaki komşunuz, size 5 km uzaklıktaki adalarda hak iddia edip buna dayanarak sizi Doğu Akdeniz’de Antalya Körfezi’ne hapsetmeye çalışıyorsa, yaptığınız her faaliyeti uluslararası hukukun ihlali olarak görüyorsa sizin de önlem almanız gerekir elbette.

Reklam

Sadece bununla bitmiyor. Akdeniz’in güneyinde yer alan Mısır’ın anlaması güç şekilde silahlandığı ve donanmasını güçlendirmeye çalıştığı herkesçe bilinen bir durum. Üstelik bu silahlanma çalışmaları hiçbir mantık gözetilmeden, kimin ürettiğine bakılmadan yapılıyor. Sırf bu iş için krediler kullanılıyor, kredilerin yetmediği yerde ise diğer bir Türkiye düşmanı Birleşik Arap Emirlikleri fon sağlıyor. Daha geçtiğimiz günlerde Mısır, 9 milyar dolarlık bir askeri satın alım yapma isteği ile İtalya’nın kapısını çaldı. Gemilerden uydulara birçok teknolojik ürünün yer aldığı devasa bir paket istiyor Mısır. Elbette bunun bir nedeni silahlanma olduğu gibi diğer bir nedeni de İtalya’nın Libya meselesinde Türkiye karşıtı gruba destek vermesini istemeleridir.

Peki ya Akdeniz ile hiç alâkası olmaya Birleşik Arap Emirlikleri… Her zaman Türkiye’nin karşısındaki blokta yer aldığını geçtiğimiz aylarda Esad’a İdlib’deki ateşkesi bozması için 3 milyar dolar teklif etmesinden anladığımız bu ülke, Libya ve Doğu Akdeniz konularında da tutumunu değiştirmemiştir. Öyle ki, Libya ile yapılan andlaşmalardan ve Libya’ya müdahalemizden sonra, kendi coğrafyası ile hiç alâkası olmamasına rağmen, haddini aşarak rahatsızlıklarını dile getirmiştir. Hatta daha da ileri giderek Libya’daki Türk varlığını ve lojistik destek gemilerini koruyan Türk Firkateynlerine, topladığı paralı askerler ile baskın yapmayı düşünmüş ve bu çerçevede ‘Opus Planı’nı hazırlamıştır.

İşte Akdeniz’in diğer paydaşları tarafından sergilenen tüm bu hasmane tutumlara ve planlara rağmen Türk Donanması her yerde ve her zaman, devletin âli menfaatleri neyi yapmayı gerektiriyorsa onu yapmaya muktedirdir. Görüyoruz, her türlü kınamalara rağmen Libya ile yapılan Deniz Yetki Sınırlarına İlişkin Andlaşma ile elde ettiğimiz kazanımları savunuyor; andlaşmanın sürekliliği açısından, resmi olarak tanınan hükümetin talebi ile lojistik desteklerde bulunuyor ve bu deniz rotasını her türlü tehlikeye karşı koruyoruz. Bu hamleler karşısında elini yükselterek Libya açıklarına savaş gemilerini sevk eden devletlere karşı Türkiye, kudretini gösterircesine bölgede aynı anda 6 firkateyn ile sürekli olarak varlık gösteriyor.

Elbette düşmanca tutum sergileyenler karşısında önde olsak da onlar da sürekli donanmalarını güçlendirmeye çalışıyorlar, Türkiye’nin karşısında varlık göstermek için bir araya geliyorlar. İşte tam da bu nedenlerden ötürü devletimiz; Savunma Sanayisine, özellikle denizcilik alanına ayrı bir önem göstermekte ve milyarlarca dolarlık projeler ile donanmamızın gücüne güç katmayı bir zorunluluk olarak görmektedir.

Böylece, deniz yetki alanlarımızdan elde edeceğimiz yer altı ve yer üstü kaynakların kullanımı ve desteklerimiz ile dostluklarını kazandığımız devletlerin yeniden inşa faaliyetlerinden tutun da petrol işletmeleri konusunda alacağımız pay ve imtiyazlar; müreffeh yarınlarımız için bir anahtar görevi görecektir. Bu bilinci, önce kendimiz özümsemeli ve “Neden?” sorusunu soran bireylere aşılamalıyız. Ancak bu çalışmaların önemini kavramaya mazhar olmuş toplumlar başarıya ulaşabileceklerdir…

Selametle…

Didar Alp DİNÇ

Reklam

Bir Cevap Yazın

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmekMesajları Oku

%d blogcu bunu beğendi: